ARTVİN STK VE PLATFORMLARI TÜRKİYE BULUŞMASI SONUÇ BİLDİRGESİ
Artvin STK Ve Platformları Türkiye Buluşması Sonuç Bildirgesi Açıklandı
Hayati Akbaş
ARTVİN- “Artvin STK ve Platformları Türkiye Buluşması” Artvin ve Artvin dışında yaşayan Artvinlilerin oluşturduğu dernek ve vakıf temsilcilerinin katılımıyla Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği (KYÖD) Sosyal Tesislerinde gerçekleştirildi.
Toplantıda, Artvin’in başta Cerattepe olmak üzere tüm çevre mücadelesine tek yürek olarak destek verileceği, Yeşil Artvin Derneği’nin yalnız olmadığı, yurt genelindeki Artvinli STK ve platformların da bu mücadelenin bir parçası olduğu vurgulandı. Cerattepe davası için ise Anayasa Mahkemesinden olumsuz yanıt alınması halinde ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidileceği, verilen mücadelenin yurt genelinde yaşayan Artvin STK’ları tarafından oluşturulacak platform ve meclisler tarafından sürdürüleceği, eylemlere süreklilik kazandırılacağı konusunda mutabakata varıldı.
Artvin, Zonguldak, Sinop, Ankara, Tokat, Sakarya, Kocaeli, Antalya, Bursa, İstanbul, İzmir ve Çanakkale’den gelen Artvin Sivil Toplum Kuruluşları, “Çevre Tahribatı Kıskacında Artvin’in Geleceği” konulu toplantıda buluştu. 22 Ekim 2017 tarihinde, KYÖD Sosyal Tesislerinde gerçekleştirilen toplantının ilk oturumu; Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan ve Yönetim Kurulu üyesi Av. Bedrettin Kalın’ın konuşmasıyla tamamlandı. Toplantının ikinci bölümünde, katılımcılar için serbest kürsü oluşturularak “Çevre talanına karşı Artvin için yapılması gerekenler” tartışıldı, somut öneriler sunulup bundan sonraki süreçte izlenecek yol haritası belirlendi.
Başta Cerattepe olmak üzere son yirmi beş yıldır güzel topraklarımız ve doğamız vahşice saldırılarla karşı karşıya kalmaktadır. Artvin’in en verimli tarım alanları ile onlarca köyümüz, Çoruh Nehri üzerinde inşa edilen Hidro Elektrik Santralleri ile sular altında kalmış, binlerce Artvinli göç etmiştir. Yusufeli Barajı’nın su tutmaya başlaması ile 16 bin kişinin göç edebileceği de bilinmekte.
Neredeyse her köyümüzün can damarı, hayat kaynağı olan derelerimiz, üzerinde inşa edilen ve edilmesi planlanan 125 ayrı Nehir tipi HES projesi ile borulara hapsedilmekte, insanla birlikte tüm canların yaşam alanları yok edilmekte.
Yeşil Yol projesi adıyla dünya harikası yaylalarımız talana ve ranta teslim edilmeye çalışılmaktadır. Yetmezmiş gibi, verilen 325 yeni maden ruhsatı ile Artvin delik deşik edilmektedir. Yusufeli’nin yeni yerleşim yeri ile ilgili sıkıntılar büyürken, Artvin il merkezi, Ardanuç, Hopa, Arhavi, Kemalpaşa, Borçka ve Şavşat’ta sel ve heyelan can ve mal güvenliğini tehdit etmekte. Gelişigüzel verilen taşocağı ruhsatları ve denetimsiz kullanılan dinamitler, su yataklarını değiştirmekte, sel ve heyelanlara yol açmaktadır…
Okuryazar oranının en yüksek ili Artvin’de eğitimin kalitesi düşmüştür. Ekonomik hayatın durgunlaşmasıyla yoksullaşan Artvinliler çözümsüz bir sürecin içine itilmektedir. Bunun yanı sıra Cerattepe konusunda Rize İdare Mahkemesinin aldığı ve danıştayın onayladığı maden işletmesinin ÇED raporunun onaylanması kararı, ülkede hukuk sisteminin çöktüğünün, adaletin olmadığı yeni bir ülke yaratıldığının göstergesi olmuştur.
Yargı Güvenini Yitirmiştir Ancak Adalet Arayışından Vazgeçmeyeceğiz
25 yıl öncesi başlayan ve yargı kararlarıyla haklılığı kanıtlanmış Artvin’in çevre mücadelesi, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) mevzuatının şirketlerin talan yolunu açacak şekilde değiştirilmesi ve yargı mensuplarının zamansız görevden alınıp yerine atanmışların getirilmesiyle Yaşam mücadelesine dönüşmüştür. Bugüne dek asla hukuk mücadelesinden vazgeçmeyen Artvinliler olarak, Artvin için adalet arayışımızı, Artvin dışında yaşayan Artvinlilerle birlikte, bir nevi arama konferansıyla sürdürdük. Toplantıda ortaya çıkan sonuç; enerji veya maden adı altında yapılan tüm projelerin yalnızca şirketlerin çıkarlarını koruyacak şekilde projelendirildiği ve denetimsiz olduğu yöndeydi. Üstelik sorun, Artvin il, ilçe ve neredeyse tüm köylerine yayılmış, yaşam hakkının ihlali boyutuna varmıştır.
Son 10 yılda açılan çevre davalarında görülmüştür ki; çevreyi, yaşam alanlarını koruyan mevzuatlar, şirketlerin önünü açacak şekilde sıkça değiştiriliyor, çevre hukukuna uygun kararlar veren yargı mensupları görevden alınıp yerine adeta kanunları değil hükümetin emirlerini uygulayanlar atanıyor. Halkın itirazını haklı bulan mahkeme kararlarını ortadan kaldıran torba yasalar ise çabası!
Danıştayın daha önce aldığı emsal kararlar, atanmış Danıştay üyeleri tarafından yok sayılıp ‘Vadide ikamet etmiyorsunuz’ gibi gerekçelerle davalar düşürülüyor. Hal böyle iken ülke çıkarlarından bahsetmek, ülkenin enerji ve maden ihtiyacını tartışmak maalesef mümkün değil. Sürdürülebilir olmayan yatırımların ülkeyi değil, yalnızca şirket sahiplerini zengin edip halkı yoksulluğa, yoksunluğa ittiği, göçe zorladığı ise tartışmasız bir gerçek. Hükümetin yargıya müdahalesi ve mevzuatların şirket çıkarları doğrultusunda değiştirilmesi, halk sağlığının göz ardı edilmesi, doğanın tahribiyle yeşilin karartılması, bu coğrafya üzerinde yaşayan tüm canların yaşam hakkının yok sayılması, Artvin’in sürdürülebilir geleceği turizm iken turizmi besleyen tüm unsurların yok edilmesi kabul edilemez bir gerçek.
Siyasi iktidarın ve doğa katili talancı şirketin Artvin’de entrika ve insanların zihinlerini bulandırma çabaları bu dönemde hızla artmıştır. Kirli suların denetimlerini yapacak yetkili bulunmaz iken, sulardan zehirlenen inekler için de tahlile gerek duyulmadan ‘yediklerinden olmuştur’ gibi bir yazıyla rapor düzenlenebiliyor.
Maden şirketinin, tek yürek olmuş Artvin halkının arasına nifak tohumları ekmesi için aylık 70 bin TL. Ücretle dernek kiraladığı da ortaya çıkarılmış başka bir gerçek.
Cerattepe’de maden faaliyetlerinin yer altı sularını kirletme iddiaları bilirkişi ve mahkeme tarafından dikkate alınmaz ve hukuk süreci hukuksuz bir şekildi bitirilirken, maden şirketi şimdi kirlilik nedeniyle Artvin halkının içme sularını Hatila deresinden temin etmeye çalışıyor. Ancak Cerattepe’nin kirletilen suları ile sulanacak tarım alanları, büyük ve küçükbaş hayvan ile yaban hayvanlarının durumu göz ardı ediliyor.
Tüm bu gerçeklerin belge bilgi ve tecrübelerin paylaşımıyla masaya yatırıldığı toplantıda; bundan böyle yatırım adı altında yapılacak tüm projelerin yakından takip edecek komisyonların kurulmasına, hukuksuz uygulamalar söz konusu olduğunda ise Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış Artvinliler olarak da dayanışma içinde olunması kararı alındı. Bilgilerin güncellenmesi, sorunların gündemde tutulması için bu toplantıların, Artvinlilerin yoğun yaşadığı kentlerde sıkça yapılması konusunda mutabakat sağlandı.
Toplantının ana teması Cerratepe için ise Yeşil Artvin Derneği ve Artvin’de yaşayan halka tam destek kararı alındı. Kararın gerekçesi şöyle:
Hukuksuz bir şekilde Cerattepe’de çalışma başlatan maden şirketinin faaliyetleri ile ortaya çıkmıştır ki madene izin vermeyen Artvin halkının mahkeme sunduğu tüm gerekçeler doğru. Bir taraftan hızla kirlenen yüzey akıntıları masum göstermeye çalışan maden şirketi, diğer tarafta altın ayrıştırma işini Artvin’de yapmayacaklarını, Murgul’u bu amaçla kullanmayacaklarını söyleyip ÇED raporunda söyledikleri 20 hektar yerine 240 hektarda işletme yapacaklarını 14 yıllık işletme sürecini de 20 yıla çıkartacaklarını beyan etmektedirler. Rize İdare mahkemesinde söylediğimiz ancak hâkimlerin kulaklarını tıkadıkları her değerlendirmemiz şimdi adım adım gerçekleşmektedir.
Yeşil Artvin Derneği Yalnız Değildir
Maden şirketinin iddialarını aksine Artvin’de, bakır cevherinin 800 bin tonu yer altı işletme metodu ile 200 bin tonu olan altın ise açık işletme metoduyla çıkarılacak. Altın yüzeye çok yakın olduğu için kapalı galeriyle alınamıyor. Bu nedenle dev çukur açılarak çıkarılacak. Bakır ise bu dev çukurun altında oldu için de kapalı galeri sistemi ile çıkarılmak zorunda. Altının ayrıştırılması için Murgul’a taşınması söz konusu. Bu da Murgul’un yok edilmesi demektir. Altını ayrıştırmak için kullanılacak bir damla siyanür, Artvin’i yok edebilecektir. Yeraltı suları kirlenmez diyen maden şirketi şimdi Artvin’in içme suyunu Hatila deresinden sağlamak için çalışma başlattı. Yani sular kirlenecek ama bu sulardan yararlanan çiftçilerin tarlaları, büyük ve küçükbaş hayvanları ile yaban hayatının ne olacağı tartışılmıyor. Denetimden sorumlu yetkililer ise tahlil bile yapmadan şirketi aklama çabasında. Madenle birlikte kesilecek ağaç sayısı 50 bin 300 adet yani 27 hektarlık alan. Açık yüzey çalışmasıyla yeryüzüne çıkacak cıva, Artvin’in tüm ormanını ve bitki örtüsünü yok edecektir.
25 Bin Değil 1 Milyon Artvinliyiz
Bilinmelidir ki Artvin’in il ve ilçelerinde mücadele veren dernek ve platformlar ile Yeşil Artvin Derneği yalnız değildir. Artvin STK ve Platformları, bu mücadelenin bir parçasıdır. Bu Artvin’de yaşayan 25 bin kişinin değil ülkenin dört bir yanında yaşayan bir milyon Artvinlinin mücadelesidir. Artvin’e adalet gelene dek, demokratik hak ve hukuk mücadelesi sürdürülecektir. Cerattepe davasını ise gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımaya ve bu yolda sonuna dek mücadele etmeye kararlıyız. Artvin’den, yaşam hakkımızdan asla vazgeçmeyeceğiz”.