AnasayfaArtvin'den HaberlerARTVİN BAROSU BAŞKANI ALİ UĞUR ÇAĞAL’DAN AÇIKLAMA GECİKMEDİ

ARTVİN BAROSU BAŞKANI ALİ UĞUR ÇAĞAL’DAN AÇIKLAMA GECİKMEDİ

ARTVİN BAROSU BAŞKANI ALİ UĞUR ÇAĞAL’DAN AÇIKLAMA GECİKMEDİ

Artvin Barosu Başkanı Çağal,  “Gerçeklerle Örtüşmeyen Açıklamaları Dehşetle İzledik” dedi.

Hayati Akbaş

ARTVİN-Artvin Barosu Başkanı Ali Uğur Çağal, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 13 Mart 2017 Tarihli ATV-A Haber Kanallarındaki ortak yayında Türkiye Barolar Birliği’ni Ve Birlik Başkanı’na ilişkin konuşması ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Çağal yaptığı açıklamada, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın 13 Mart 2017 tarihinde basına yaptığı Türkiye Barolar Birliği ile ilgili Sayın Cumhurbaşkanı’nın yine aldatıldığını gördüğümüz için üzgünüz.  Öncelikle Hollanda’nın, Almanya’nın ve bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bakanlarına yönelik kısıtlamalarını kınıyoruz.

Türkiye Barolar Birliği ve baroların Avukatlık Kanunu uyarınca görevi Anayasa değişikliği paketini ve içerdiği tehlikeleri Cumhurbaşkanına, Bakanlar Kuruluna, milletvekillerine ve Türk Milletine anlatmaktır.

Şimdi Sayın Cumhurbaşkanına sözümüz var: Siz, Bakanlar Kurulu ve Anayasaya rağmen fiilen başkanlığını yaptığınız iktidar partisi, en milli kaygılarla ve yürekten dile getirdiğimiz uyarılarımızı tartışmaya bile gerek görmediniz. Bu sebeple, Türkiye Barolar Birliği ve pek çok baromuz halkoylaması öncesinde en üst makamı, yani vatandaşlarımızı bilgilendirmek için kanuni görevlerini yerine getirmektedir” dedi.

Biz Hukukun Üstünlüğünden Yana Tarafız

Çağal açıklamasının devamında, “Biz, Sizden farklı olarak elbette tarafız. Siyasi partilerden yana değil tarafımız. Yargı bağımsızlığından, hukukun üstünlüğünden, bağımsız ve etkin savunmadan yana tarafız. Getirmek istediğiniz sistemde memleketin tüm hakim ve savcılarının bir siyasi parti genel başkanına ve onun vasıtasıyla kendisinin il ve ilçe başkanlarına bağımlı kılınmak istenmesinin karşısındayız.

Sayın Cumhurbaşkanı, bizi, Avrupa’da dolaşarak Anayasayı anlatmakla suçladınız. Yurtdışında bu amaçla ve birkaç saatliğine tek bulunduğumuz tarih, 18 Şubat 2017’dir. Anladığımız kadarıyla bu defa da tarih konusunda aldatılmışsınız. Aynı tarihte Başbakanınızın da Almanya’da “evet” mitingi yaptığı eminiz malumlarınızdır. Sayın Başbakana yönelik bir öfkenizi görmedik. Bizden sonra 1 Mart’ta Hollanda’da “evet” propagandası yapan İktidar Partisi Milletvekili Sayın Mustafa Köse’ye de bir söz söylediğinizi duymadık. Demek ki tarafsızlık yemini etmiş ve Türk Milletinin tamamını temsil etmesi gereken Siz, halkoylamasında Milletimizin önüne konacak iki seçenekten “evet”i savunanları vatandaş, diğerlerini terörist olarak görmektesiniz. 16 Nisan tarihi yaklaştıkça maalesef bu suçlamaların dozu artmış, akıl ve mantıkla izah edilebilirliği giderek kalmamıştır” şeklinde açıklamalarda bulundu.

“Maalesef Yine Aldatılmışsınız”

Çağal, maalesef yine aldatılmışsınız diyerek, “Türkiye’yi terörist unsurlarla dolaşarak bir çalışma yaptığımızı da söylemişsiniz. Maalesef yine aldatılmışsınız. Türkiye’nin yetişmiş en vasıflı Anayasa hukukçularından biri olan ve bildiklerini Türk Milletiyle paylaştığı için üniversitesindeki görevine Sizi kızdırma korkusuyla son verilen Prof. Dr. Süheyl Batum mu terörist unsur? Yoksa hayatını Türk tarihi araştırmalarına adamış, Anadolu’da devletlerin nasıl yıkılıp kurulduğunu ve Selçuklu ile Osmanlı tarihini en iyi bilen, maalesef bildiklerini Türk Milleti’yle paylaştığı için partisinden ihraç edilen Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu mu?

Birlikte yol yürümekten onur duyduğumuz, Anayasa değişikliğinin tehlikelerini kendi şehirlerinde anlatmak için gece gündüz çalışan baro başkanlarımız ve on binlerce avukat meslektaşımız mı?

Evet – hayır seçenekleri arasında “hayır” seçeneğini tercih edecek milyonlarca vatandaşımız terörü desteklemekle suçlanabilir mi?

Anayasanın Türkiye’ye maliyetini anlatmak üzere yola düşmüş Kardak kahramanları, kumpas mağduru kahraman asker ve polislerimiz terör destekçisi olmakla suçlanabilir mi?” dedi.

Elbette biz avukatların arasında da Anayasa değişikliğine olumlu bakan meslektaşlarımız da var diyen Çağal, Biz bunlara saygı duyuyoruz. Onları vatan hainliğiyle ya da terör örgütünün değirmenine su taşımakla suçlamayı aklımızın köşesinden bile geçirmeyiz. Üstelik biz sürecin başında 100 bin meslektaşımızın görüşünü alarak yola çıktık. Hep şunu söylüyoruz; halkoylamasında tercihi ne olursa olsun her vatandaşımız Türk Milleti’nin asli unsurudur.

Cumhurbaşkanı Tarafsızlıkla Tüm Milleti Kucaklamalıdır

Şöyle bir cümle sarf ettiğinizi duyduk; “Avukatların tamamı hayır mı diyor ki Türkiye Barolar Birliği Anayasa değişikliğine hayır verilmesi gerektiğini söylüyor?” Keşke böyle demeseydiniz. Türk Milleti’nin yüzde ellisinden fazlası hayır dediği halde, Siz ettiğiniz yemine ve Anayasa madde 103’e göre Türk Milleti’nin tamamını temsil etmeniz gerektiği halde Milletimizin yüzde elliden fazlasını nasıl dışlar, düşman ilan edersiniz. Gerçekten Sizin için üzgünüz.

Elbette Ki Görevimiz Anayasa Değişikliği İle İlgili Halkı Bilgilendirmektir

Anayasa değişikliği sürecinde Milletimizi biz bilgilendirmeyecektik de, Size göre bu görevi acaba hangi meslek örgütü veya sendika üstlenmeliydi? Elbette bu ülkede yaşayan herkesin ve her meslek örgütü, sendika ve sivil toplum örgütünün görevidir Anayasa konusunda bilgilendirme yapmak. Ancak elini vicdanına koyan herkes bilir ki bu öncelikle Türkiye Barolar Birliği ve baroların görevidir. Yoksa Siz sadece futbolcular konuşsun ve “evet” propagandası yapsın mı istiyorsunuz?

Cumhurbaşkanlığı Makamı Herkese Açık Olmalıdır

Sayın Cumhurbaşkanı, demişsiniz ki; “Bundan sonra kapımız TBB Başkanı’na kapanmıştır.” Bizi sanırım Sizden ikbal bekleyen bazılarıyla karıştırdınız. Bugüne kadar Sizinle ve Sizden önceki cumhurbaşkanlarıyla, Türk Milleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en milli meseleleri dışında hiçbir görüşmemiz veya yazışmamız olmamıştır. Ayrıca bu cümleniz 16 Nisan’da geçmesini arzu ettiğiniz Anayasa değişikliği ile nasıl bir devlet yapısı hayal ettiğinizin de üzücü bir ikrarıdır. Yani benden olana devletin kapısı açık, benim emrime girmeyene devletin kapısı kapalıdır demektesiniz.

Daha Önce Uyarmıştık, Yine Uyarıyoruz

Peki hatırlayalım. Ne zaman, hangi durumlarda biz devletimizi yönetenleri yine en milli duygularla, en milli kaygılarla uyarmıştık?

Savcısı benim dediğiniz kumpas davalarla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin omurgasına balyoz indirilirken uyarmıştık.

Önceki Genel Kurmay Başkanı Sayın Başbuğ, devletin içine yerleştirilmiş bir çete tarafından tutuklamaya sevk edilirken uyarmıştık. O tarihte Başbakan olarak Size ve Sayın Cumhurbaşkanına yazmış olduğumuz açık mektup devletin arşivindedir. Bu çetenin hedefinde sırada siz varsınız demiştik.

2010 Anayasa değişikliği yazılırken bununla yargıyı belirli yapılara teslim ediyorsunuz diye uyarmıştık.

Habur’daki çadır tiyatrosu kurulduğunda uyarmıştık. 21 Mart 2013’de bölücü terör örgütünün İmralı’daki mahkûm reisinin yazdığı söylenen “barış mektubu” denilen yazının, aslında Ortadoğu’da başlayacak savaşların habercisi olduğu konusunda uyarmıştık.

Sözde barış sürecinde devletimizin kandırıldığını, bazı şehirlerimizin bir büyük kalkışma için terör örgütü tarafından cephaneliğe çevrildiği konusunda uyarmıştık.

Bu uyarılarımız dinlenmediği için maalesef evlatlarımız şehit oldu. Uluslararası hukuk alanında Türkiye Cumhuriyeti itibar kaybetti. En haklı davamızı bile üst üste yaptığınız yanlışlar sebebiyle devletimiz yurtdışında savunamaz hale geldi” ifadelerini kullandı.

Çağal açıklamasının sonunda, “Daha önceki her uyarımızın maalesef gerçekleştiği ve her aldatılmanızın ülkemizin büyük bedeller ödemesine neden olduğu gerçeğinin altını çizerek şimdi de uyarıyoruz.

Türkiye’nin Altına Saatli Bomba Yerleştirilmek İsteniyor

16 Nisan 2017’de halkoylamasına sunulacak olan paketin iç katmanlarında Cumhurbaşkanına denetimsiz ve sınırsız bir güç verilmesinin çok ötesinde Türkiye’nin altına saatli bombalar yerleştirilmek isteniyor.

Küresel kuklacıların Sevr Antlaşması’ndan beri Türkiye’ye dayatmaya çalıştığı ve İmralı’da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekmekte olan bölücü örgüt liderinin teşvik ettiği eyalet sistemi adı değiştirilerek Cumhurbaşkanının tek imzasıyla kurulabilir hale geliyor.

Türkiye’nin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün korunması açısından hayati önem taşıyan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na koyduğumuz çekinceler de Cumhurbaşkanının tek imzasıyla kaldırılabilir oluyor. Bu, sonu felakete yol açacak yetkilerden haberiniz olduğunu düşünmek dahi istemiyoruz. Peki iki sene sonra kimin cumhurbaşkanı olacağını, ondan bir sonraki cumhurbaşkanının kim olacağını bilebiliyor musunuz?

Size defalarca seslendik. Davet edin, Sizi aldatmak isteyen küresel kuklacıların oyununu yüzlerine vuralım ve birlikte bozalım dedik. Siz ise her milli davada Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yanında dimdik duran bizleri yine düşman ilan ettiniz. Biz de gerçekleri Türk Milletine anlatmak için yollara düştük.

Sayın Cumhurbaşkanı, mücadelemiz Türkiye içindir, Sizin torunlarınız da dahil gelecek nesillerimiz içindir.

Biz, bunun için konuşmanızda bir tehdit olarak algıladığımız “Bedel ödeyeceksin” cümlesindeki her türlü bedeli Türk Milleti için ödemeye hazırız. Türk Milleti dışında hiç kimseye minnetimiz, hiçbir makam-mevki sahibinden bir ikbal beklentimiz yoktur. Tek borcumuz, Allah’a olan can borcumuzdur, vadesi geldiğinde onu da verir alnımızın akıyla gideriz” dedi.